Bu konunun önemli olduğunu düşünüyorum ve ne kadar fazla kişi okursa kardar iyi ,insanların belki aklına gelmeyecek küçük bir iyiliği duyurmuş olacağım.

İstanbul'da oturduğumuz yerde yaşayan sokak hayvanları çok şanslı ya sizin sokaktaki hayvanlar?

Hemen hemen her köşe başında böyle su dolu kaplar var.

Bu kavurucu sıcaklarda dışarıdaki kuşlar, kediler, köpekler nereden su bulsunlar. Yiyeceklerini çöplerden bulabiliyorlar zaten önemli olan su. Onlar için kapınızın önüne su dolu kaplar koyun ki kendinizden başkasına faydanız olsun .İyilik yapmanın büyüğü küçüğü olmaz.

http://mutluannevecocuk.blogspot.com/2012/08/sokak-hayvanlari-susuz-kalmasin.html



             3-4 aydır çocuğu okula giden yada gidecek olan velilerin, biz öğretmenlerin ve ülkesinin geleceğinin eğitimden geçtiğini bilen ve bu durumu önemseyen herkesin gündeminde elbette de eğitim sistemimizde gerçekleştirilen değişiklik var. Ben bir eğitimci olarak konunun konuşulmasından, tartışılmasından, olumlu yada olumsuz her türlü tepkinin medyaya yansıtılmasından memnunum. Ama her kafadan ses çıkınca da bilgi kirliliği yaşanıyor. Bunun da önüne geçilmeli.
       
         Ben genel olarak bir konuyu başkalarından ve hatta farklı görüşteki bir çok insandan dinlesem de , kendim de araştırıp hepsinin toplamında bir sonuç çıkarmaya çalışırım. Bu konuda da aynısını yapmaya çalıştım. Yeni eğitim sistemi ile ilgili yaptığım çıkarımları da paylaşmayı istedim. Çünkü biliyorum ki bir ebeveyn evladının burnu bile aksa , çok hastaymış gibi endişelenir. Söz konusu olan çocuğunun tüm yaşantısını etkileyecek eğitimi olduğunda ise en doğru şekilde bilgilendirilmeyi hak eder.

      Öncelikle ben bu bilgilere nereden ulaştım ve derledim : Milli Eğitim Bakanlığı Mevzuatı’ndan, 8 yıllık öğretmenlik eğitimimden (4 yıl öğretmen lisesi + 4 yıl Gazi Eğtim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliği Bölümü)   ve 8 yıllık öğretmenlik tecrübemden (5 yıl dershane + özel okul ve 3 yıl MEB) . Ve... doğal olarak benim yorumlarımı içeren kısımlar mevcut. Nacizane bu yorumları ülkesini çok seven ve hayatını mesleğine , öğrencilerine adamış bir öğretmen yazmıştır. Yorum kısımların bu bakış açısıyla değerlendirirseniz sevinirim.

     Biraz uzun bir giriş oldu maalesef ama kendimi doğru bir şekilde ifade etmeden yazımı okumanızı isteyemem sizlerden J

             4+4+4 Eğitim Sistemi bu yıl sadece 1. ve 5. sınıflarda uygulanmaya başlayacak ve kademeli olarak 4 yıl içerisinde tüm eğitim sistemimiz bu sistem içine oturmuş olacak. Şu an bir ilköğretim okulu 3 okul olarak görünmekte : 1. Sınıflar için İLKOKUL, 5. Sınıflar için ORTAOKUL, 2-3-4-6-7 ve 8. Sınıflar içinse ilköğretim 

        5. sınıflar için okul değişimi olma ihtimali dışında bir sorun yok. Okul değişimi durumunu şöyle açıklayayım. Yeni sistem ilkokullarla ortaokulların ayrılmasını öngörüyor. Ancak benim çalıştığım köy okulu gibi etrafında başka okul olmayan bir okul söz konusu ise kısa vadede 2 okulun ayrılması mümkün değil. Onun için eğitim – öğretim yeni bina yapılana kadar birlikte sürdürülecek yani öğrenci 5. Sınıfta okul değiştirmemiş olacak. Ama büyük bir şehir merkezinde oturuyorsanız ve yakın mesafede 2 ilköğretim okulu varsa bunlardan biri ilkokul diğeri ise ortaokul yapıldı bile. Eğer çocuğunuz 5. Sınıfa geçtiyse ve ilkokul olan okulda okuyorsa diğer okula gidecek, ortaokul olan okulda okuyorsa aynı yerinde kalacak.


   Bir de 5. Sınıfa geçen öğrenciler artık sınıf öğretmeni tarafından değil, bizler yani branş öğretmenleri tarafından okutulacak. Haftalık ders saatleri şöyle : Zorunlu dersler - 6 ders Türkçe , 5 ders Matematik , 4 ders Fen Bilimleri , 3 ders Sosyal Bilgiler , 4 ders Yabancı Dil , 2 ders Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi , 1 ders Görsel Sanatlar , 1 ders Müzik , 2 ders Beden Eğitimi ve Spor TOPLAM 28 ders ; Seçmeli dersler –Kuran-ı Kerim , Hz. Muhammed’in Hayatı , Temel Dini Bilgiler , Okuma Becerileri , Yazarlık ve Yazma Becerileri , Yaşayan Diller ve Lehçeler , Yabancı Dil , Bilim Uygulamaları, Matematik Uygulamaları , Bilişim Teknolojileri ve Yazılım , Görsel Sanatlar , Müzik , Spor ve Fiziki Etkinlikler , Drama ve Zeka Oyunları (Tüm seçmeli dersler 2’şer saat üzerindendir.) TOPLAM 8 ders (Okulun şartlarına göre 8 saate kadar seçebilir .)   SON TOPLAM : 36 ders


           Şu an için hemen hemen hiçbir okulda sınıf başı 36 saat ders yapılacak derslik ve öğretmen bulunmadığından tahminlerime göre toplam ders saati 28+2=30 şeklinde eski halinde kalacaktır. Yani öğrencimiz  yukarıda sıraladığım güzel seçmeli derslerden sadece okulda öğretmeni mevcut olan 1 tanesini seçebilecektir. 4-5 yıl sonra sistem oturtulabilirse öğrenciler bu seçmeli derslerin hepsinden seçme şansı bulurlar umarım.

        Gelelim asıl mevzuya, 1. Sınıflar .  Onların durumu sıkıntılı biraz. İlk konu elbette yaş .  30 Eylül 2012 itibariyle 66 ayını doldurmuş olan öğrencilerin 1. Sınıfa kayıt yaptırması şu an kanunen zorunlu. Ancak “Veli çocuğumun fiziksel yada zihinsel gelişimi yeterli değil.” diyerek rapor alıp çocuğunu okula daha sonra gönderebiliyor. Yalnız bu beraberinden şu sorunları getirebilir. Alınan bu rapor öğrenci ileriki hayatında Askeri Lise gibi bir yere girecek olursa sorun teşkil eder mi? Öğrenci okula bir yıl geç gittiğinde kendinden küçüklerle okumaya adapte olabilir mi? Çünkü inanın o yaşlarda öğrenciler arasındaki ay farkı bile belirgin sonuçlar doğurabiliyor.


        30 Haziran 2012 itibariyle 60 ayını doldurmuş olan öğrenciler ise velilerinin yazılı isteği ile okula başlayabilir. Ancak okuldaki Müdür, Müdür Yardımcısı ve Rehber Öğretmen veli istediği halde öğrencinin gelişimini uygun bulmazsa orta yolun bulunması gerekiyor.
İkinci konu ise müfredat belirsizliği. Haziran ayında tüm Sınıf Öğretmenleri hizmet içi eğitime alındı. Ancak öğretmenlere müfredat hakkında bir bilgi verilmedi. 1. Sınıfta öğrencilere daha oyuna dayalı , okul öncesi tadında bir eğitim verileceğinden bahsedildi ama bu kadar L Aylardan Ağustos hala daha açıklanmış bir müfredat yok, bir öğretim programı yok.

            Üçüncü konu ise elbette büyük yada oturmuş şehir merkezleri dışında var olan bir sorun : Öğretmen Açığı. Şöyle örnekleyeyim : Ben İstanbul gibi bir metropolün yeni ilçelerinden Arnavutköy’ün bir köy okulunda çalışıyorum. Taksim’e 50 km , Tekirdağ’a 80 km mesafede. Ve... çok uzun bir süredir hiçbir öğrenci 1. Sınıftan 5. Sınıfa aynı öğretmen tarafından okutulmamış. Çünkü öğretmen yok ve genellikle kadrolu sınıf öğretmenleri 1-2-3. Sınıfları , ücretli (gayretli ve cefakar) öğretmen arkadaşlar ise 4-5. Sınıfları okutuyorlar. Bu durum tüm ilçe genelinde mevcut. Öğretmen açığı %50’ye yakın ve burası İstanbul L


      1.Sınıfların haftalık ders dağılımı da şöyle : Zorunlu Dersler – 10 ders Türkçe , 5 ders Matematik , 4 ders Hayat Bilgisi , 1 ders Görsel Sanatlar , 1 ders Müzik , 5 ders Oyun ve Fiziki Etkinlikler TOPLAM : 26 ders ; Serbest Etkinlikler – 4 ders       SON TOPLAM : 30 ders
Şimdilik aklıma gelen önemli noktalar bunlar. Sizler de aklınıza gelenleri yorum bölümünden sorabilirsiniz. Günlük takip edip cevap vermeye çalışırım. Konu ile ilgili mevzuat linkleri ve bana ait blogun linki aşağıda J Umarım sıkılmadan okursunuz. Sevgiler...



http://ttkb.meb.gov.tr/  (Bu sayfadan müfredat ve öğretim programlarını takip edebilirsiniz.)
http://www.meb.gov.tr/mevzuat/liste.asp?ara=10&Submit=Listele (Bu sayfadan mevzuat değişikliklerini takip edebilirsiniz.)
sertkayazeynep@gmail.com (Hemen hemen her gün kontrol ettiğim e-postam)

Suyun fazlasıyla şaibeli ve toplumsal bir sorun olduğu şu günlerde "Doğru su bulduk ta,içme adabı kaldı" dediğinizi duyar gibiyim ama bu içme şeklide önemli bir konu zira;

Bilimsel olarak değinecek olursak:İnsan midesinin ayakta ve oturur vaziyetteki pozisyonu farklıdır. Ayakta duran bir insan eğer sıvı gıda içerse doğrudan doğruya onikiparmak barsağına geçer. Eğer insan sıvı gıdayı oturarak içerse bunlar önce midede birikir, asitle karışarak mikroplarından arınır ve sonra 12 parmak barsağına geçer. Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera da dâhil, birçok intan hastalıklarından korunmuş olur. Rastgele yerde meşrubatı alıp ayakta içenler bu tehlikeye daha fazla maruz kalırlar. 

devamı için TIK TIK

Bu zamana kadar İstanbul, benim için sadece gezmek için gelinecek bir şehirdi... İstanbul' da yaşama fikri bana çok uzaktı. Eşimin işi burda olunca, evlendikten sonra İstanbul' da yaşamaya başladım. Ne demişler; "doğduğun yer değil, doyduğun yer" diye. Çok doğru bir söz; insan mecbur kalınca özlemini, alışmışlıklarını, düzenini ve daha bir çok şeyi unutuverip, şuanki yaşamına konsantre oluveriyor. Sanki hiç doğduğun yerde yaşamamışsın, ya da bundan sonra İstanbul' dan başka bir şehirde yaşayamazmışsın gibi hissediyorsun. Daha önceki bir postumda da belirttiğim gibi, insanoğlu her şeye çok çabuk alışıyor. Bu iyi bir şey aslında...
Herneyse konuyu çok uzattım. Tamam itiraf ediyorum; ailemi özlüyorum ama farklı bir şehirde ailelerimiz yanımızda olmamasına rağmen, eşimin yanında dimdik durabilmek, en ufak bir zorluk karşısında mücadele edebilmek de bana gurur veriyor :)
Velhasıl kelam bahsetmek istediğim İstanbul' a alışma sürecim ve küçük İstanbul turlarımız... Haftasonu vakit bulabildikçe farklı yerleri görebilmek adına küçük turlarımız oluyor. Bunlardan biri; Sultanahmet...


Devamı; İstanbul turu için burada ve Eskişehir turu için de işte burada
Bloğuma hepinizi bekliyorum:  http://minik-atolyem.blogspot.com/


                                                                                                                      
                                                                                 
                 
                    

MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.