Merhaba,

Pasta için Lina'nın ve benim bu aralar en sevdiğimiz karakter olan Hello Kitty temasını belirledik sonrasında pastamız için kalıp aldık (24 tl) ,sonra hazır şeker hamurlarından aldık (her rengi mevcut ) evde yapmak kolay olmadığı ve hazırları harika olduğu için kendim yapmayı tercih etmiyorum.Daha sonrasında pastamızı açabilmek için özel merdane ve pastamızın altına koymak için pasta altı kartonu edindik.Pandispanya için özel un karışımı ve pastacı kreması (krem pattiserie) aldık.Ayrıca aklınıza gelebilecek pastacılığa ait her türlü iş kolaylaştırıcı ekipman burada mecvut (Bu yazdıklarımın herhangi bir reklam amacı yoktur,tamamiyle benim gibi acemi kişilere yol göstermesi amacı ile yazılmıştır)

Ve geçelim pastamızın yapımına:

Öncelikle pastanın altına koyacağım pasta altını,pastamızın rengine uysun diye parlak kap kağıdı ile kapladım.

Devamı için TIK TIK 


Havalar soğumadan açık havada bir pazar kahvaltısı daha yaptık. Emrelerin Maceraları'ında görmüştüm burayı.Çatalca'da Ahmediye Köyü girişinde Antik Köy 1 ( Antik Köy  biraz daha ilerdeymiş).Şimdi taaa Çatalca diyenleri duyar gibi oldum, biz giderken trafik yoktu ve Bahçelievler'den 25  dakikada gittik,  35 dakikada döndük.

Açık havada ister yer sofrasında ister masada harika bir açık büfe köy kahvaltısı yapıyorsunuz.Çocuğunuzla etraftaki birçok hayvanı keşfediyorsunuz , isterseniz ata binebiliyorsunuz.İsterseniz öğleden sonra mangal için de kalabiliyorsunuz.Mangal ve etler hazır bir şekilde yanınıza geliyor :) İşletme çok güzel, garsonlar gayet ilgili.Çocuklar için küçük bir park da var. Bu arada etrafta bol bol hamak da mevcut :) Uykucu minikler için :)




Birde sevenler için öğle üzeri keşkek de vardı biz gittiğimizde, eh onu da yemeden gelmek olmazdı hani :)

Tracy Hogg bilgeliğini yanıbaşınızda hissetmeye ve mucizelerine kendi gözlerinizle tanık olmaya hazır mısınız?

Geceleri deliksiz uyuyan, gündüzleri iştahla yemeğini yiyen,

Kendi başına sıkılmadan oyun oynayabilen,

Ne zaman ne istediğini anlayabildiğiniz bir bebek büyütmek...

Kulağa erişilmesi güç bir hayal gibi geliyor değil mi?

'Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler' adlı gerçekten mucize kitabıyla yazar Tracy Hogg'un yardımıyla, bu hayali gerçeğe dönüştürebilirsiniz.

Doğumdan üç yaşına kadar geçen süreçte beslenme , uyku alışkanlıkları, tuvalet eğitimi, duygu ve davranış sorunlarına kalıcı, akılcı ve uzlaşmacı çözüm yolları sunan bu kitap anne ve babalara bebekleriyle birlikte bir kez daha büyüme ve hayattan keyif alma şansı tanıyor.

(Tanıtım Bülteninden)





Eğer sizinde bu çağlarda bebeğiniz varsa yada kazanıp hediye etmek istiyorsanız kaçırmayın derim.Anneciğim almıştı,ben okudum,yer yer uyguladım, faydalandım.Sizlerde faydalanmak istyorsanız,yurt içine ücretsiz kargo ile bu kitabı kazanabilirsiniz?Kazanmak isterseniz TIK TIK



Annelik halleri

Bebek rahmine düşünce başlar annelik telaşı,önce boş bir keseye deli gibi sevinmeler,usg kağıdına bakıp ağlamalarla başlar sonra testleri,yediğindi içtiğindi devam eder,daha o zamandan başlarsın komplo teorileri üretmeye.Banyodan çıkarken ıslak zemine imtina ile basar,merdiven inerken tutunmaya başlarsın,emniyet kemeri daha bir anlamlı olmuştur artık.

Hurafeler sayesinde saçlar rapunzel şeklindedir, kimsenin gülünü koklamayayım,aman kimsenin zeytinini gizli yemeyeyim,sakın ciğer yapmayayımlar izler hamilelik hallerini.Maazallah kestin mi saçı,ömrü kısalır çocuğun,aman izinsiz zeytin aldın mı birinin dolabından,elini sürdüğün yerde zeytin izi çıkar ve daha kim bilir ne kadar değişik,denemiş,saçma gelen ama yaşanmış hikayeler.

Göbek artık eşle senin arandadır,kardeş kardeş geçen gecelerde tekme eşliğinde gelen her uyanma gülümsetir.Göbekle konuşma sanatı oluşmuştur artık erkekte.O da artık daha bir dikkatli daha,bir ilgilidir.

Sonrasında doktor git gelleri sıklaşır doğum yaklaşmıştır aman ...... devamı için tık tık


Bu konunun önemli olduğunu düşünüyorum ve ne kadar fazla kişi okursa kardar iyi ,insanların belki aklına gelmeyecek küçük bir iyiliği duyurmuş olacağım.

İstanbul'da oturduğumuz yerde yaşayan sokak hayvanları çok şanslı ya sizin sokaktaki hayvanlar?

Hemen hemen her köşe başında böyle su dolu kaplar var.

Bu kavurucu sıcaklarda dışarıdaki kuşlar, kediler, köpekler nereden su bulsunlar. Yiyeceklerini çöplerden bulabiliyorlar zaten önemli olan su. Onlar için kapınızın önüne su dolu kaplar koyun ki kendinizden başkasına faydanız olsun .İyilik yapmanın büyüğü küçüğü olmaz.

http://mutluannevecocuk.blogspot.com/2012/08/sokak-hayvanlari-susuz-kalmasin.html



             3-4 aydır çocuğu okula giden yada gidecek olan velilerin, biz öğretmenlerin ve ülkesinin geleceğinin eğitimden geçtiğini bilen ve bu durumu önemseyen herkesin gündeminde elbette de eğitim sistemimizde gerçekleştirilen değişiklik var. Ben bir eğitimci olarak konunun konuşulmasından, tartışılmasından, olumlu yada olumsuz her türlü tepkinin medyaya yansıtılmasından memnunum. Ama her kafadan ses çıkınca da bilgi kirliliği yaşanıyor. Bunun da önüne geçilmeli.
       
         Ben genel olarak bir konuyu başkalarından ve hatta farklı görüşteki bir çok insandan dinlesem de , kendim de araştırıp hepsinin toplamında bir sonuç çıkarmaya çalışırım. Bu konuda da aynısını yapmaya çalıştım. Yeni eğitim sistemi ile ilgili yaptığım çıkarımları da paylaşmayı istedim. Çünkü biliyorum ki bir ebeveyn evladının burnu bile aksa , çok hastaymış gibi endişelenir. Söz konusu olan çocuğunun tüm yaşantısını etkileyecek eğitimi olduğunda ise en doğru şekilde bilgilendirilmeyi hak eder.

      Öncelikle ben bu bilgilere nereden ulaştım ve derledim : Milli Eğitim Bakanlığı Mevzuatı’ndan, 8 yıllık öğretmenlik eğitimimden (4 yıl öğretmen lisesi + 4 yıl Gazi Eğtim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliği Bölümü)   ve 8 yıllık öğretmenlik tecrübemden (5 yıl dershane + özel okul ve 3 yıl MEB) . Ve... doğal olarak benim yorumlarımı içeren kısımlar mevcut. Nacizane bu yorumları ülkesini çok seven ve hayatını mesleğine , öğrencilerine adamış bir öğretmen yazmıştır. Yorum kısımların bu bakış açısıyla değerlendirirseniz sevinirim.

     Biraz uzun bir giriş oldu maalesef ama kendimi doğru bir şekilde ifade etmeden yazımı okumanızı isteyemem sizlerden J

             4+4+4 Eğitim Sistemi bu yıl sadece 1. ve 5. sınıflarda uygulanmaya başlayacak ve kademeli olarak 4 yıl içerisinde tüm eğitim sistemimiz bu sistem içine oturmuş olacak. Şu an bir ilköğretim okulu 3 okul olarak görünmekte : 1. Sınıflar için İLKOKUL, 5. Sınıflar için ORTAOKUL, 2-3-4-6-7 ve 8. Sınıflar içinse ilköğretim 

        5. sınıflar için okul değişimi olma ihtimali dışında bir sorun yok. Okul değişimi durumunu şöyle açıklayayım. Yeni sistem ilkokullarla ortaokulların ayrılmasını öngörüyor. Ancak benim çalıştığım köy okulu gibi etrafında başka okul olmayan bir okul söz konusu ise kısa vadede 2 okulun ayrılması mümkün değil. Onun için eğitim – öğretim yeni bina yapılana kadar birlikte sürdürülecek yani öğrenci 5. Sınıfta okul değiştirmemiş olacak. Ama büyük bir şehir merkezinde oturuyorsanız ve yakın mesafede 2 ilköğretim okulu varsa bunlardan biri ilkokul diğeri ise ortaokul yapıldı bile. Eğer çocuğunuz 5. Sınıfa geçtiyse ve ilkokul olan okulda okuyorsa diğer okula gidecek, ortaokul olan okulda okuyorsa aynı yerinde kalacak.


   Bir de 5. Sınıfa geçen öğrenciler artık sınıf öğretmeni tarafından değil, bizler yani branş öğretmenleri tarafından okutulacak. Haftalık ders saatleri şöyle : Zorunlu dersler - 6 ders Türkçe , 5 ders Matematik , 4 ders Fen Bilimleri , 3 ders Sosyal Bilgiler , 4 ders Yabancı Dil , 2 ders Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi , 1 ders Görsel Sanatlar , 1 ders Müzik , 2 ders Beden Eğitimi ve Spor TOPLAM 28 ders ; Seçmeli dersler –Kuran-ı Kerim , Hz. Muhammed’in Hayatı , Temel Dini Bilgiler , Okuma Becerileri , Yazarlık ve Yazma Becerileri , Yaşayan Diller ve Lehçeler , Yabancı Dil , Bilim Uygulamaları, Matematik Uygulamaları , Bilişim Teknolojileri ve Yazılım , Görsel Sanatlar , Müzik , Spor ve Fiziki Etkinlikler , Drama ve Zeka Oyunları (Tüm seçmeli dersler 2’şer saat üzerindendir.) TOPLAM 8 ders (Okulun şartlarına göre 8 saate kadar seçebilir .)   SON TOPLAM : 36 ders


           Şu an için hemen hemen hiçbir okulda sınıf başı 36 saat ders yapılacak derslik ve öğretmen bulunmadığından tahminlerime göre toplam ders saati 28+2=30 şeklinde eski halinde kalacaktır. Yani öğrencimiz  yukarıda sıraladığım güzel seçmeli derslerden sadece okulda öğretmeni mevcut olan 1 tanesini seçebilecektir. 4-5 yıl sonra sistem oturtulabilirse öğrenciler bu seçmeli derslerin hepsinden seçme şansı bulurlar umarım.

        Gelelim asıl mevzuya, 1. Sınıflar .  Onların durumu sıkıntılı biraz. İlk konu elbette yaş .  30 Eylül 2012 itibariyle 66 ayını doldurmuş olan öğrencilerin 1. Sınıfa kayıt yaptırması şu an kanunen zorunlu. Ancak “Veli çocuğumun fiziksel yada zihinsel gelişimi yeterli değil.” diyerek rapor alıp çocuğunu okula daha sonra gönderebiliyor. Yalnız bu beraberinden şu sorunları getirebilir. Alınan bu rapor öğrenci ileriki hayatında Askeri Lise gibi bir yere girecek olursa sorun teşkil eder mi? Öğrenci okula bir yıl geç gittiğinde kendinden küçüklerle okumaya adapte olabilir mi? Çünkü inanın o yaşlarda öğrenciler arasındaki ay farkı bile belirgin sonuçlar doğurabiliyor.


        30 Haziran 2012 itibariyle 60 ayını doldurmuş olan öğrenciler ise velilerinin yazılı isteği ile okula başlayabilir. Ancak okuldaki Müdür, Müdür Yardımcısı ve Rehber Öğretmen veli istediği halde öğrencinin gelişimini uygun bulmazsa orta yolun bulunması gerekiyor.
İkinci konu ise müfredat belirsizliği. Haziran ayında tüm Sınıf Öğretmenleri hizmet içi eğitime alındı. Ancak öğretmenlere müfredat hakkında bir bilgi verilmedi. 1. Sınıfta öğrencilere daha oyuna dayalı , okul öncesi tadında bir eğitim verileceğinden bahsedildi ama bu kadar L Aylardan Ağustos hala daha açıklanmış bir müfredat yok, bir öğretim programı yok.

            Üçüncü konu ise elbette büyük yada oturmuş şehir merkezleri dışında var olan bir sorun : Öğretmen Açığı. Şöyle örnekleyeyim : Ben İstanbul gibi bir metropolün yeni ilçelerinden Arnavutköy’ün bir köy okulunda çalışıyorum. Taksim’e 50 km , Tekirdağ’a 80 km mesafede. Ve... çok uzun bir süredir hiçbir öğrenci 1. Sınıftan 5. Sınıfa aynı öğretmen tarafından okutulmamış. Çünkü öğretmen yok ve genellikle kadrolu sınıf öğretmenleri 1-2-3. Sınıfları , ücretli (gayretli ve cefakar) öğretmen arkadaşlar ise 4-5. Sınıfları okutuyorlar. Bu durum tüm ilçe genelinde mevcut. Öğretmen açığı %50’ye yakın ve burası İstanbul L


      1.Sınıfların haftalık ders dağılımı da şöyle : Zorunlu Dersler – 10 ders Türkçe , 5 ders Matematik , 4 ders Hayat Bilgisi , 1 ders Görsel Sanatlar , 1 ders Müzik , 5 ders Oyun ve Fiziki Etkinlikler TOPLAM : 26 ders ; Serbest Etkinlikler – 4 ders       SON TOPLAM : 30 ders
Şimdilik aklıma gelen önemli noktalar bunlar. Sizler de aklınıza gelenleri yorum bölümünden sorabilirsiniz. Günlük takip edip cevap vermeye çalışırım. Konu ile ilgili mevzuat linkleri ve bana ait blogun linki aşağıda J Umarım sıkılmadan okursunuz. Sevgiler...



http://ttkb.meb.gov.tr/  (Bu sayfadan müfredat ve öğretim programlarını takip edebilirsiniz.)
http://www.meb.gov.tr/mevzuat/liste.asp?ara=10&Submit=Listele (Bu sayfadan mevzuat değişikliklerini takip edebilirsiniz.)
sertkayazeynep@gmail.com (Hemen hemen her gün kontrol ettiğim e-postam)

Suyun fazlasıyla şaibeli ve toplumsal bir sorun olduğu şu günlerde "Doğru su bulduk ta,içme adabı kaldı" dediğinizi duyar gibiyim ama bu içme şeklide önemli bir konu zira;

Bilimsel olarak değinecek olursak:İnsan midesinin ayakta ve oturur vaziyetteki pozisyonu farklıdır. Ayakta duran bir insan eğer sıvı gıda içerse doğrudan doğruya onikiparmak barsağına geçer. Eğer insan sıvı gıdayı oturarak içerse bunlar önce midede birikir, asitle karışarak mikroplarından arınır ve sonra 12 parmak barsağına geçer. Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera da dâhil, birçok intan hastalıklarından korunmuş olur. Rastgele yerde meşrubatı alıp ayakta içenler bu tehlikeye daha fazla maruz kalırlar. 

devamı için TIK TIK

Bu zamana kadar İstanbul, benim için sadece gezmek için gelinecek bir şehirdi... İstanbul' da yaşama fikri bana çok uzaktı. Eşimin işi burda olunca, evlendikten sonra İstanbul' da yaşamaya başladım. Ne demişler; "doğduğun yer değil, doyduğun yer" diye. Çok doğru bir söz; insan mecbur kalınca özlemini, alışmışlıklarını, düzenini ve daha bir çok şeyi unutuverip, şuanki yaşamına konsantre oluveriyor. Sanki hiç doğduğun yerde yaşamamışsın, ya da bundan sonra İstanbul' dan başka bir şehirde yaşayamazmışsın gibi hissediyorsun. Daha önceki bir postumda da belirttiğim gibi, insanoğlu her şeye çok çabuk alışıyor. Bu iyi bir şey aslında...
Herneyse konuyu çok uzattım. Tamam itiraf ediyorum; ailemi özlüyorum ama farklı bir şehirde ailelerimiz yanımızda olmamasına rağmen, eşimin yanında dimdik durabilmek, en ufak bir zorluk karşısında mücadele edebilmek de bana gurur veriyor :)
Velhasıl kelam bahsetmek istediğim İstanbul' a alışma sürecim ve küçük İstanbul turlarımız... Haftasonu vakit bulabildikçe farklı yerleri görebilmek adına küçük turlarımız oluyor. Bunlardan biri; Sultanahmet...


Devamı; İstanbul turu için burada ve Eskişehir turu için de işte burada
Bloğuma hepinizi bekliyorum:  http://minik-atolyem.blogspot.com/


                                                                                                                      
                                                                                 
                 
                    

23:29 2
Merhabalar arkadaşlar, 
beni önceden izleyenler bilir, ailecek izlediğimiz ve hoşuma giden filmlerden bahsederim. Ölüm hattı da dün havanın sıcaklığı yüzünden uyku tutmayınca televizyonun kanallarını gezinirken rastladığımız bir film.


İlk başlarda öylesine izlemeye başladık, ama sonrasında ise öyle kapılmışız ki filme, hiç ses çıkmadan pür dikkat izlemeye başladık resmen evde çıt çıkmıyordu:)

Şimdide filmin konusu hakkında ufak olarak bahsetmek istiyorum.Ölüm Hattı (film), Cellular 2004 yapımlı gerilim filmidir.Filmin konusunda, neden kaçırıldığını bilmeyen bir kadının bulduğu parçalanmış telefon kablolarını birleştirmesiyle Ryan diye bir adama ulaşması ve ondan yardım istemesi konu alınıyor. Devamı için bir tık tık

12:50 1
Bazı bloglarda görüpte çok hoşuma giden eskiyen, küçülen kıyafetlerin değerlendirmeleri bende de bir fikir oluşturdu. Oğlumun çok sevdiği bir kot pantolonun dizleri ezilmişti. Dizleri kötü durduğu için bende giydirmek istemiyordum ama o sürekli giymek istiyordu, bende dizlerini eğlenceli birşeyler yapıp hem göze hitap etmesini hemi de ilk defa birşeyi atmadan önce bir başka şekilde değerlendirip bir müddet daha kullanılmasını istedim.

Veeee bu şekilde bir şey ortaya çıktı bence ilk çalışmama göre güzel bir şey ortaya çıktı. Bakalım sizler beğenecek misiniz :))



Devamı için buyrun bloğuma

22:40
Adam oglunun odasinin onunden gecerken hayretle bakakaldi.Yatagi
guzelce toplanmisti ve odasi hic olmadigi kadar derli toplu
gorunuyordu. Sonra adam yastigin uzerine birakilmis mektup zarfini
farketti. Üzerinde "Babama" yaziyordu.

Aklindan gecen bin bir kotu dusunceyle mektup zarfini acti ve titreyen elleriyle mektubu okudu: Sevgili baba; Sana bu satirlari derin bir pismanlik ve
uzuntu icinde yaziyorum.Kiz arkadasimla kacmak zorundaydim cunku
seni ve annemi yasanacak rezaletten uzak tutmak istedim.Gercek
tutku ve aski ben jale ile buldum ve o ole tatli ki anlatamam...
sunu biliyordum siz onun vucudunun her yerine taktigi kupeleri,
derisine islettigi dovmeleri,kendine has o cilgin giyim tarzini
asla ama asla onaylamayacaktiniz ve tabi benden cok buyuk olmasida
bir sorundu. Fakat benim icin bunlar degildi gercek tutku ve gercek
ask...

Baba jale hamile! jalenin dedigine gore cok mutlu
olacagiz. Ormanda kendine ait bir karavani ve tum kis yetecek
kadarda yakacagi var. Bir suru cocuga sahip olma dusuncesi
ruyalarimizi susluyor. Jale benim gozlerimi esrar gercegine acti
ve artik biliyorum ki esrar kimseye zarar vermez. Esrar yetistirecek
ve insanlara pazarlayacagiz ve yine bu sayede ihtiyacimiz olan kokoin
ve ekstaziye ulasacagiz. Artik tam anlamiyla bilime yalvariyoruz
dualar ediyoruz su AiDSin caresi bulunsun ve Jale sagligina kavussun
diye... O kesinlikle iyilesmeyi hakediyor. Endiselenmeyi birak baba
ben 15 yasindayim ve kendi basimin caresine bakabilirim.Eminim
birgun geri donecegiz ve sen kendi torunlarini
taniyacak,seveceksin. Oglun cihan

sizce devamında ne olmuş öğrenmek için bir tık yeter:))

    Keçe (Özelliklede kalıp keçe),bir çok tasarım yapabileceğiniz ,çok geniş ürün yelpazesi hazırlayabileceğiniz çok güzel,kullanışlı,yapımı kolay bir hobi malzemesi..Neler yapılmaz ki keçeyle!Peçetelikten tutunda çeşitli sepetlere,fotoğraf çerçevesinden anahtarlıklara,bebek şekeri olarak sunabileceğiniz,yada özel günlerinizde misafirlerinize sizden bir hatıra olarak verebileceğiniz hediyeliklere...Tamamen sizin el becerinize ve hayal gücünüze göre ürün tasarlayabileceğiniz ve bu ürünleri tasarlarkende çok kolay şekil alabilen bir malzeme..Bir çok blogta keçenin bir çok ürün çeşitlendirmesiyle sunumlarını görmekteyiz..2 senedir keçeyle uğraşmaktayım ve büyük zevk almaktayım..Ürünlerimi zevkle yapıyorum ve yaptıklarım beğenilincede  çocuklar gibi sevinip,daha bir istekle,daha bir özenle çalışıyorum..Devamı için Tık TIk

Havalar ısındı okullar da tatil çocuğumla nerelerde nasıl vakit geçiririm diye düşünüyorsanız İstanbul için bir kaç fikrimiz var.

   
                   
Miniatürk

Sütlüce’de bulunan toplam 60.000 metrekare alan üzerine kurulan Miniaturk'te, Türkiye ve Osmanlı coğrafyasından seçilmiş eserlerin 1/25 ölçekli maketleri yer alıyor ve toplam 120 sabit eser sergileniyor. Miniaturk'te, bir açık hava müzesi atmosferinde sergilenen maketlerin yanı sıra, 400 kişilik oturma kapasitesiyle amfitiyatro, hediyelik eşyaların satışa sunulduğu alışveriş merkezi, Truva atı ve kale gibi oyun gruplarından oluşan oyun alanı, gezi alanını çepeçevre dolaşan minyatür ekspres tren, satranç, labirent, go-card ve tekne turu gibi bölümler de var. Hergün ziyarete açık olan parkta ziyareti saatleri ise hafta içi ve hafta sonu 09-19.00 arasında.
Minyatürk giriş tam : 5tl İndirimli: 3tl
İletişim: 0 212 222 28 82


İstanbul Oyuncak Müzesi

Anadolu yakası Göztepe'de bulunmaktadır. Kadıköy'den İETT ile gitmek mümkündür. Geçmişten günümüze bir çok oyuncağın sergilendiği müzede çocuklar için etkinlikler yapılmaktadır. Ziyaret saatleri: Pazartesi günleri haricinde, hafta içi, 09:30-18:00; hafta sonları ise 09:30 - 19:00 saatleri arasında ziyarete açık
İstanbul oyuncak müzesi Bilet fiyatları
Tam :8tl İndirmli :5tl
Tel 0216 359 45 50-51


Darıca Hayvanat Bahçesi
Türkiye’nin en fazla hayvan türünü barındıran hayvanat bahçesi olan Darıca Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesi yaklaşık 200 türe ve 2.100 ü aşkın hayvana ev sahipliği yapıyor. Parkta çocuklar için ayrılmış bir çocuk oyun alanı ve kafeterya da bulunuyor.
Darıca Hayvanat Bahçesi 2012 giriş ücretleri aşağıdaki gibidir;

0-4 Yaş: Ücretsiz

5-17 Yaş: 10 TL

18 Yaş Üstü: 15 TL

İletişim: 0262 653 20 78

devamı http://mutluannevecocuk.blogspot.com/2012/06/yaz-tatilinde-istanbulda-cocukla.html








Geçenlerde bu cheesecake'in çileklisini yapmıştım. Dün gelecek misafirim içinde muzlu ve çikolata soslusunu denedim. Fakat kremasına portakal kabuğu rendesi de ilave ettim. Miss gibi portakal aroması versin diye. Biz çok ama çok beğendik. Tadı, kıvamı her şeyiyle mükemmeldi. Dr Oetkerin harika bir ürünü bu. Pişirmeden hemen yapabiliyorsunuz cheesecakenizi. Ben bayıldım vallahi. Buradan bloğum aracılığıyla Dr Oetker'e teşekkürlerimi gönderiyorum. Bir cheesecake canavarı olarak çok harika bir ürün hazırlamışlar gerçekten.
Haydi geçelim bu enfessss tarife......


Malzemeler:
2 pkt yulaflı bisküvi
50 gr tereyağı,
3 çorba kaşığı süt,

Ara kreması için:
1 pşt hazır cheesecake yap,
2,5 su bardağı soğuk süt,
150 gr yoğurt,
1 portakal kabuğu rendesi,
1 adet muz

Çikolata sosu için:
1,5 su bardağı süt,
2 tatlı kaşığı mısır nişastası, (tepeleme)
3 tatlı kaşığı kakao,
4 çorba kaşığı şeker,
1 tatlı kaşığı tereyağı,
40 gr bitter çikolata (yarım pkt)

Dekor için: 
Çikolata rendesi


Yapılışı:
Öncelikle tabanı hazırlayalım. Bisküvileri robottan kum gibi olana kadar geçirelim. Çukur bir kabın içine alalım. Erimiş tereyağı ve süt ilave edip elimizle yoğuralım. 22-26 cm çapındaki kelepçeli kalıbın içine bastıra bastıra eşit bir şekilde döşeyelim. Buzdolabında bekletelim.
Ara kreması için ise işimiz çok kolay. Bir kabın içine cheesecake yap poşetinin tamamını boşaltalım. Üzerine soğuk sütü ilave edip 2 dk mikserle çırpalım. Daha sonra yoğurdu ekleyip 1 dk daha çırpalım. İçine rendenin ince tarafıyla rendelediğimiz portakal kabuğunu ekleyip karıştıralım. Buzdolabında kalıbımızı çıkartalım. Üzerine kremayı spatül yardımıyla eşit olarak yayalım. Kenarlarını düzeltelim. Muzu halka şeklinde ince ince dilimleyip kremanın üzerine dizelim. Buzdolabında bekletelim.
Son olarak çikolata sosu için sos tenceresine süt, nişasta, kakao ve şekeri alıp karıştıralım. Ocakta kıvam alana kadar sürekli karıştırarak pişirelim. Kıvam aldıktan sonra ocaktan alıp tereyağını ve çikolatayı ilave edelim. Karıştırarak eritelim. Ilıyınca muzların üzerine dökelim.
Üzerini istediğiniz gibi süsleyebilirsiniz. 
Renkli şekerlemelerle, damla çikolatayla, hindistan ceviziyle ya da benim yaptığım gibi evdeki fındıklı çikolatayı rendeleyerek değişik şekilde süsleyebilirsiniz. 
Sizin yaratıcılığınıza ve elinizde bulunan malzemeyle alakalı:)))))
Üzerini de dekorladıktan sonra buzdolabında 3-4 saat hatta vaktiniz varsa 1 gece bekletmenizi tavsiye ediyorum. 
Afiyet Olsun...


NOT: Bloğuma da beklerim. fatoscatadlar.blogspot.com
Sevgiler...

17:42 1
Dün msn haberde gezinirken magazin bölümünde rastladım ve çok tuhafıma giden resimler gördüm. Haberin başlığı ise şöyle idi ünlülerin estetiksiz halleri ve estetikli halleri ile birlikte resimleri, ekranlarda gördüğümüz güzel olarak tabir ettiğimiz ünlülerin aslında bir estetik hilesi ile değiştiklerini açıkça gösteren resimlerdi. Makyajı ise hiç işin içine katmıyorum bile, şöyle diyeyim ki  makyajsız hallerini gece rüyamızda görürsek sabaha dudağımız uçuklamış şekilde kalkarız herhalde:)) çünkü bakar mısınız bu iki hallerinde de makyaj var.

Benim anlatmama gerek yok, zaten resimler ne derece değiştiklerini  anlatıyor buyrun resimlere bakalım sizlerde benim düşündüğüm gibi mi düşünüyorsunuz?..


Diğer ünlüleri görmek için buyrun bloğuma...


Bir çok blogda kitap tavsiyesi görüyorum ve çok faydalı olduğuna inanıyorum ,ben de bu güzelliği size önermek istedim.
Aşk… kitap içinde bir kitap, hayatın anlamı peşinde bir aşk macerası… Aşk… Elif Şafak’tan arayışa, gerçeğe ve keşfetmeye dair bir romanı.

Ben pek mücver yemem çünkü kabak çok sevmeme rağmen içini hiç sevmem. Sevgili arkadaşım Şefika (chefika.blogspot.com)'nın bu tarifi bana çok cazip geldi ve denemek istedim. Ben çok beğendim umarım siz de beğenirsiniz...

Malzemeler:
3 avuç erişte (veya 2 adet yufka erişte gibi doğranacak)
2 orta boy kabak rendesi
1 bardak ufalanmış beyaz peynir
2 yumurta
1 çay bardağı sıvıyağ
1/2 demet dereotu
1/2 demet maydonoz
3-4 dal taze soğan
6/7 dal taze nane (veya 1 tatlı kaşığı kuru nane)
1 çay kaşığı karabiber
2 çay kaşığı pul biber (isot kullandım ben)

Üzeri için:
100 gr rende kaşar

Yapılışı:
Kabakları rendeliyoruz. Maydonoz, nane ve dereotunu ince ince doğruyoruz. Tüm baharatları atıp karıştırıyoruz ve üzerine yumurtayı kırıyoruz. Sıvıyağını ekliyoruz. Erişteyi sert kalmasın diye ben önceden 10 dk suda haşladım. Sonra bu malzemenin üzerine atıp karıştırıyoruz. Ben yağlı kağıt kullanmazdım. Yengemin tavsiyesi üzerine kullanmaya başladım. Yemeğin tepsiye yapışmasını önlüyor ve çıkarmak çok daha kolaylaşıyor. Fırın tepsimizin içine yerleştirdiğimiz yağlı kağıt üzerine takribi 25-30 dk. civarında 200 C ısınmış fırına koyarız. Pişmeye yakın önceden rendelediğimiz kaşar peynirini üzerine ekleyip kaşar peyniri eriyene kadar pişiriyoruz.


Afiyet olsun.


Başka tariflere ulaşmak için tıklayınız...

MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.